Atsız'ın El Yazısı / Ötüken Dergisi / 2016

2022-02-03 22:16:11

ATSIZ’IN EL YAZISI

 

Tüm arkadaşlara esenlikler diliyorum. Atsız, bildiğimiz üzere Türkçü olması yanı sıra ayrıca Türk Tarihini konu edindiği edebi eserleri ve tarih araştırmalarıyla, yaşadığı döneme ve günümüze ışık tutmaktadır. Bunu, yazımın başında özellikle belirtiyorum çünkü geliştirmiş olduğum bir aforizma-özdeyişim vardır. ‘’Her Türkolog Türk değildir, her tarihçi de Türkçü değildir.’’ Bu bağlamda Atsız Beği, fikir, düşünce ve yaşam dünyasıyla bütün hâlde görmekteyim. Kendisine duymakta olduğum kişisel yakınlığım ise, dönemlerine göre ‘’Türk Tarihini ve Değerlerini’’ eserlerime (hat,kaligrafi) güzel yazı sanatıyla yansıtıyor olmamdır. Bu anlamda ortaya koyduğum eserlerim içerisinde özgün-kolleksiyonuma Atsız Beğ ile ilgili bir başlık açmış olmak, milletimiz ve kişisel gelişimim konusunda önemli bir yere sahip olduğunu belirtmek isterim. Uzun süredir Atsız’ın eserlerini, düşünce dünyasını ve yaşamını inceleyerek kavramaya çalışmaktayım. Bu uğraşım devam etmekte iken, böylesine dolu bir şahsiyeti hemen kavrayabilmem olanaksız gibi görünüyor. Bu nedenle çalışmalarımın henüz sürmekte olduğunu ve Atsız Beğ’in, özellikle kendi el yazılarına ulaşabildiğimi söyleyemem ki onun yaşamını sizler çok daha iyi bilmektesiniz. Demem o ki sürçi lisan eder isek af ola…

 

Yazı biliminde modern dilde, Grafoloji denen ‘’el yazısından karakter tahlili yapmak’’ adında bir kavram vardır. Kişisel olarak, batı biliminin ortaya koyduğu bu tür modern kuralları kabul etmediğim için bu bilimi de pek tasvip etmiyorum. Özellikle söz konusu, tarihimizin büyük şahsiyetleriyse karakter tahlil etme durumu kimin haddinedir? Bu kavram, bizim kültürümüze uymamaktadır. Çünkü bizler dünden bu güne baktığımızda görsel-somut olarak ortaya konulan eserlerimiz içerisinde el yazılarımızı, bozukluğu ya da düzgünlüğü ile değerlendirmeyiz. O şahsiyetin yazısındaki estetik görünümü yanı sıra, yaşamına, bağlı olduğu inançlarına, milli şuur bilincine verdiği öneme, kahramanlığına, gaziliğine, sanatkârlığına, soy sop meselesine, vatanseverliğine ve gönül dünyasındaki zerafet dolu inceliğine de bakarız. Dolayısıyla bu özellikleri karşılayan bir bilim dalı varsa ve olacaksa o da yalnızca Türk Milletinde vardır. Adına Töre ve Török diyelim konumuza başlayalım.

 

ATSIZ ALFABESİ

Nihal Atsız’ın 25 Eylül 1968 tarihinde, Adile Ayda Hanım’a Kendi El Yazısıyla Yazdığı Mektubunda Yer Alan Harflerin Yapısı, Kompozisyon Düzeni ve İncelemesi.

Mektup toplamda 627 harf ve 6 rakam-sayıdan oluşmaktadır.

 

İçerisinde kullanılan harfler, değer imleri ve sayısı.

A 51, B 11, C 7İ, Ç 7, D 31, E 74, F 6, G 9, Ğ 12, H 9, I 16, İ 65, K 30, L 37, M 26, N 50, O 12, Ö 4, P 6, R 32, S 20, Ş 4, T 20, U 24, Ü 21, V 12, Y 13, Z 18

Virgül 6, Nokta 7, Tire/Kısa Çizgi 2, Kesme İşareti 1, Çift Tırnak 2, Satır Başı 5, 2 Sayısı 2, 5 Sayısı 1, 1 Sayısı 1, 9 Sayısı 1, 6 Sayısı 1, 8 Sayısı 1

 

Yazılarının genel istif biçim, eğimi ve kalemi tutuş kullanım açısı 30°dir. Bu açı genel itibariyle Latin harfleriyle yapılan 45 derecelik güzel yazı sanatına göre 15 derece farklı bir tutuş biçimidir. Fakat kişilerin günlük yazıları (biçimli ya da biçimsiz) bu açıyla orantılıdır. İnsanın eli, bileği her ne kadar dikey yazıya uyumlu olsa da yatay bir yazı seri karalamalarda vakit kazanmak adına önemlidir. Bu anlamda Atsız Beğ, bu mektubunda seri düşünerek süratli bir yazı kaleme almış. Bunun 3 belirtisi vardır. 1: O anki durumunu göz önünde bulunduracak olursak (belki bilenler vardır) bulunduğu ortam kapalı bir alan. 2: Masasında ya da düşüncesinde yapacağı başka işlerinin olması. 3: Kanaatimce şöyledir; Atsız Beğ yeni bir eser yazmıştır. (Hangi eseri henüz bilemiyorum. Bu tarihte yazmış olduğu esere bakılarak öğrenilebilir ki mektubundaki şu cümleden ‘’eserim hakkındaki teveccüh ve fikrinize müteşekkirim’’ yeni bir eser olduğu anlaşılmaktadır.) Adile hanım, Atsız Beğ’in yazmış olduğu bu eserini Fransızca’ya tercüme etmek istiyor. Ve bunun üzerine Atsız’a mektup yazıyor. Anlaşılacağı üzere gayet nezaketli bir mektup olmalı ki yine ‘’Siz tercüme edecek olduktan sonra – güzel bir Fransızca ile - demenize esasen lüzum yoktu. Kısaltma ve değiştirmeler yapabilirsiniz’’ bu cümleden anlaşılıyor. Ayrıca Atsız beğ bu sıralar hüzün içerisinde. Bir yandan manevi kızının birkaç gün sonra evlenip gideceği, büyük oğlunun askerde olduğu, küçük oğlu ve eşinin de Almanya’dan dönmelerine en aşağı 2 yıl olduğu gibi nedenlerden dolayı ruh hâli, iç dünyasında yalnızlık yaşamaktadır. Dolayısıyla bu mektup Adile hanımın yazdığı mektup üzerine kaleme alınmıştır. Burada dikkat çekilecek husus, bu denli yoğun zihin hâlinde olmasına rağmen, yazının hatasız ve hiçbir şekilde karalama olmayışıdır.

 

 

Daha çok ‘’pilot’’ diyebileceğimiz veya dolma kalem yahut 0.1 kalınlığında sivri uçlu bir tür imza kalemi kullandığı göze çarpıyor. Tükenmez ya da kurşun kalem kullanmamış. Yoğun akışlı bir mürekkep de kullanılmamış ki öyle olsaydı bu denli hızlı kaleme alınmış metin yazısında, muhakkak harften diğer bir harfe geçerken mürekkep yoğunluğu, lekesi ve birikintisi olurdu.

 

Bu ve diğer yazılarında Farsça ile Arapça kökenli kelimeleri toplumun anlayabileceği yalınlıkta kullanır ve özellikle ÖzTürkçe diyebileceğimiz adlar ile sözcüklerin kullanım biçimini çok önemser. Bu konudaki göze çarpan en belirgin özelliği AD'lara verdiği önemdir. Farklı yazılarında ve ikili yazışmalarında Türkçe ad önermelerine rastlıyoruz. Ayrıca bu yapısını çevresindeki eş dostları da biliyor olmalı ki yeni ad önermelerinde Atsız’a danışıyorlar.

 

Atsız dendiği zaman akıllara genelde sert mizaçlı biri gelir. Bu, onun çile dolu yaşamının ve yalnızlığa düştüğü durumlarının bir bakıma yüzüne yansımasıdır. Lâkin yazılarından anladığımız kadarıyla yüreği zerafet dolu bir şahsiyet. Özellikle kendisine nezaketle yaklaşımda bulunanlara bir o kadar ince davranış gösteriyor. Yalnızca bu mektupla bile bunu anlayabilir, sezebilirsiniz.

 

Tüm yazılarının genel görünümünde, düz ve sert çizgilerden uzaktır. Genelde yumuşak hattı tercih eder. Bu da onun içindeki ‘’kibar bir bey’’ yapısının belirtisidir. Açıkça söyleyebilirim ki aşkı bilen birisi.

 

Kullanmakta olduğu Latin alfabesi içerisinde yer alan 29 harfin yarısı, bildiğimiz birleşik el yazısıdır. Diğer yarısı ise düz diyebileceğimiz harflerdir.

 

Genel olarak çizgisiz kağıt tercih etmiştir. Her ne kadar ip gibi düz şerit hâlinde yazmıyorsa da bu onun, sözcüklere verdiği önem ve düşünce dünyasına harcadığı enerjiden kaynaklanır. Bu nedenle Latin harfleriyle kaleme aldığı yazılarında bir hattat edâsı gözlemlenemez.

 

Yazılarındaki sanatsal durum yalnızca kompozisyon düzeninde ve "Atsız" olarak kullandığı imzasında görülür. A harfinin orta çizgisini, soldan t harfini kesecek biçimde sert bir bıçak darbesiyle çizer ki bu çizgi sonda yer alan z harfiyle simetri yani bakışık bir sanat tekniğini gösterir. Bunun yanı sıra demeli ki yazısına yumuşak başlayıp, âdeta noktayı koyarcasına sert bitirmektedir. Ayrıca imzasında göze çarpan bu husus K.Atatürk imzasındaki forma, görsele çok ama çok yakındır.

 

İmzasındaki tüm harfler, yazısındaki harflerin kullanım biçimiyle açı ve derece olarak birebir aynıdır.

 

ATSIZ İMZASI

7 vuruş çizgisiyle diyebileceğimiz hamleden oluşur. Muhtemelen öncelikle A harfini yapıyor ve A’nın orta çizgisini soldan sağa doğru attıktan sonra diğer kalan harfleri tamamlıyor. Bunun en bariz görünen açık belirtisi, sondaki z harfidir. Dikkat edilirse z harfinin sağa doğru kayan üst uzantısı, yukarıdaki çizgiye değmesin diye bir etki var. A’nın orta çizgisi düz, lâkin z’nin simetri, bakışık giden çizgisinde hafif bir ovallik ve eğim var. Bunun nedeni z’nin doğal yapısı itibariyle altında bulunan oval boşluktur. Çünkü oval çizimler sonradan düz biçimde devam edebilmesi için, çizgi başı ve sonucu arasının ilk yüzde 15’lik bir alana ihtiyaç vardır. Bu kısım aşıldığında, çizgi bir süre düz gider. Fakat buradaki z harfinin sağa doğru giden çizgisi daha fazla ve daha uzun devam edecek olsaydı, çizgi tekniği bakımından tekrar ovalleşmeye başlaması icap eder. İmzanın soldan sağa doğru olan toplam uzunluğunun oranına göre, Atsız harfleri yani A ile z uzunluğu, tam tamına yarısını oluşturur. Diğer yarısı ise sağda bulunan iki çizgi uzunluğudur. Sıfır noktasından başlanan A harfinin başlangıç noktası ile çizgi bitim oranına göre EN ölçüsü üçte bire tekabül eder. Yani yukarıdan aşağıya olan en ölçüsü, soldan sağa olan uzunluk ölçüsünün üçte biridir. A harfinin başlangıcı itibariyle imza, 30 derece sağ yukarı doğru devam etmektedir.

 

Mektubun 2. Sayfasında, bir önceki sayfanın yalnızca cümlenin bitimi olan ‘’istirham ederim’’ yazıyor ve altına Atsız olarak imza atıp tamamlıyor. Bu ikinci sayfa ilk sayfanın arkasıdır ve mürekkepli kalem olduğu için diğer sayfanın yazıları da belli oluyor.

 

Atsız, kelimenin ortasında yer alsa bile küçük k harfi kullanmaz. Bütün K'leri büyüktür. 1949, 1952, 1959 ve 1968 el yazmalarını incelediğim kadarıyla hepsi büyük K harfidir. Olasılıkla bu tarihler aralığındaki yıllarda da küçük k harfi kullanmamıştır. Bu önemlidir, çünkü Latin alfabesi içerisinde küçük harf kullanmadığı tek harf özelliğini taşır.

 

Yazılarında muhakkak tarih atmayı önemsiyor. Burada olduğu gibi, içinde bulunduğu ay’ı sayıyla değil ‘’Eylül’’ olarak adıyla yazıyor.

 

Küçük m ile n harfinin sol kulağında muhakkak bir çentik bulunur.

 

Atsız, harf devrimi dönemlerini de gördüğü için, ilk dönemdeki bitişik el yazısı eğitimini almış ya da ilk Latin harfli yazılarımız bu biçimde olduğu için, onun yazısındaki yarı yarıya bitişik el yazısı biçimlerinin olduğunu görmekteyiz.

 

Ç harfinin altındaki nokta ayrık değil, muhakkak harfe birleşik ve sola doğru çengellidir.

 

Küçük f harfinin ortasındaki çizgiyi kullanmıyor.

 

Küçük p harfini genelde, fotoğrafta yer alan sağdaki biçimde kullanıyor.

 

Ş harfinin altındaki nokta, yine ç'deki kullanım biçimiyle aynıdır, harfe bitişiktir.

 

V ile büyük Y harfinin sağ çizgileri muhakkak her yazısında aynı.

 

Z harfini 3 farklı biçimde görüyor olsak da genelde el yazısında yer alanı kullanıyor.

 

1952 ve 1959’a ait yazılarını incelediğimde, iki parantez arasındaki sözcük başına muhakkak, eşittir diyebileceğimiz ya da iki çizgiyi üst üstte gelecek biçimde kullanıyor. Kendi yazısından bir örnek verecek olursak şu biçimdedir (=makine)

 

Ayrıca Osmanlı dönemi yazısını ve Göktürkçeyi biliyor. Osmanlıca yazısı, Latin harflerine göre daha düzgün ve nezihtir. Deyim yerindeyse inci gibi yazmaktadır. Büyük ihtimalle gerek aile içerisinde öğrenmiş olması ya da Osmanlıca olarak çokça yazmış olmasından kaynaklanıyor. Latin harflerinin serbest ya da dağınık görünüyor olma nedeni ise, kişi ilk önce hangi alfabeyi öğrenirse, bir sonraki öğrendiği alfabeyi o kadar güzel yazamaz.

 

Yazı Yolcusu – Hayri Tekgöz

Ötüken Dergisi, Sayı 23, Aralık 2016

.